O bu dünyaya ait değildi!

Sarı postit kâğıdına karman çorman bir yazıyla Fatma Betül Bedir yazıyor. Bir de 17 numara… Selma Teyze tabutu göstererek ‘Bak Sümeyye burada benim kızım yatıyor’ diyor. Rabbim bizatihi övgüye layık olan Sen’sin; yalnız Sen’den yardım dileriz.

Sessizce ağlarken Lebbeyk diyor Selma Teyzem. Sabah demiş ki Betül, anne tekrar umreye gitsek. Selma teyze sessizce ağlıyor:

Lebbeyk Allahümme Lebbeyk!

Gittin mi annem, umreye şimdi?

Tavaf ediyor musun?

Lebbeyk Allahümme Lebbeyk diyor musun? 

İsmail’in makamını isterim benim bebeğime.

Sen beni bir kere bile üzmedin,

Hep bana değer kattın,

Hep beni yücelttin,

Seninle hep gurur duydum bir tanem,

Yine beni düşündün annem, beni şehit annesi yapmak için mi gittin?

Bana yer ayırmak için mi benim önüme geçtin bu kadar erken, bebeğim.

Sen zaten hep başkalarını düşünürdün.

Benim merhametli yavrum.

Tabutun başına yerleştirdiği sandalyeden 1 saniye ayrılmıyor Selma Teyzem. Öğle namazı için giderken de Sümeyye! Betülümü sana emanet ediyorum, onu yalnız bırakma diyerek, beni oturtuyor sandalyeye. Betul üm canım dostum  17 numaralı tabut,  Fatma Betul Bedir yazan o sarı postit kâğıdı seninle mi alakalı. Yalnız Rabbimiz’den  yardım dileriz. O’ndan geldik O’na döneceğiz. Bizi doğru yola ilet sapmışların yoluna iletme, Fatiha suresini okuyorum tabutun başında başka hiçbir şeye konsantre olmadan sadece Fatiha suresini düşünmeye çalışıyorum. Ağlamaktan başka yapacak bir şeyimin olmadığı acziyetiyle Bilalin sorduğu soruyu soruyorum ‘ Bu tabutta yatan Betül mü?’

Merhumların yıkanma vaktini bildiren görevli Fatma Betül Bedir diye sesleniyor, o andan itibaren Selma Teyze ağlamıyor artık, öylesine ciddi bir eda var ki üstünde mavi önlüğü giyiniyor- Mavi polardan bir çarşafa sarmışlar benim biricik dostumu- Betülümün yüzünü açıyor. O yüzleşme nasıl anlatılır ki? Ancak o zaman idrak ediyorum sarı postit kağıdında yazan, benim Betülüm’le alakalı.

Ben Selma hanımın kızıyım derdi büyük bir gururla, işte o Selma Hanım, yanaklarını avuçluyor, öyle bir öpüyor,  kokluyor ki yavrusunu, şu dünyada katı yürekliliği en çok hak eden bile dayanamaz; ben de daha fazla dayanamıyorum aralanan kapıdan kendimi dışarı atıyorum.  Gücümü toparlayıp geri döndüğümde Betülümün Yengesi izin vermiyor içeri girmeme. Daha çok gençsin yavrucuğum yaşın ilerlediğinde görürsen unutmak için daha zamanın kalmış olur, diyerek beni ikna etmeye çalışıyor. Bilemeyiz ki ölüm kime daha yakın. Betülüme yakın mıydı ölüm? Betülüm ben seni unutamam. Nasıl aşarım bu sızıyı? Sartre Yokluk hissi derken bu yaşadıklarımdan mı bahsediyordu? Yardım diliyorum Rabbimden.

Ben bu hale gelmişken, nasıl kavrayayım Selma Teyzeme emanet edilen acıyı?

Bayramdan önce Bilal’le bizdeydiler, evlenmeden önce hayalimizdi. Eşlerimizi birbirleriyle tanıştıracak, birbirlerini çok sevmelerini sağlayacaktık.  Bilal’in eşimin en yakın arkadaşı olması mucizeden başka bir şey değildi. Bu mucizevi durumu bizim düğün arabamızı Bilal’in; Betüllerin düğün arabasını da eşimin kullanmasıyla değerlendirmiştik. Havalarda uçuyorduk ikimiz de. Hiç doyamıyorduk birbirimize. Telefonlar yetmiyor, mailler yetmiyor. Gmail talklarda sabahlara kadar dertleşiyor bu da yetmiyor Geceleri birbirimizde kalıyorduk dostumla. Ona doyamayacağım içinmiş meğer.. Düğünümün, nikahımın, hayallerimin, gelecek planlarımın her anında sen varsın Bir Taneciğim, seni anlatmak benim görevim olmasın mı?

Çalıştığı yerdeki eşantiyon ürünleri biriktirir Kağıthane’deki çocuklara dağıtırdı. Bebekler, oyuncak arabalar, şekerler, çikolatalar,…

Bir keresinde küçük bir kız çocuğu aldığı hediye bebeği öyle sevmişti ki abla sizi bir kez öpebilir miyim demişti? Çekmeköydeki evinde çocuklara  ders verirdi, sadece rıza-i ilahi için. O hep fedakârdı. Başta annesi olmak üzere, ağabeyleri, babası hepsine karşı derin bir saygı ve sevgi taşıyordu. Hatta yaşının çok üzerinde bir duruş sergiliyordu ailesini incitmeyişlerde. Öğrencilik yıllarında ağabeyleriyle birlikte kalırken ağabeylerim ders çalışırken güzel beslensinler diye yemekleri yapıp dolapta bırakan fedakâr bir kalp taşıyordu benim dostum. Annesine bir kere of dememiş olmak Betül Aysan Bedir’lik bir haldir ancak.

Bir keresinde bursa ihtiyacı  olan bir çocuk benden yardım istemişti. Aklıma ilk gelen kişi Betüldü. Yardıma ihtiyacı olan bir çocuğu Betül asla geri çevirmezdi.

Dert ortağım, akıl danıştığım, bana sabrı tavsiye eden sevgili dostum seni Rabbim kalemime güç verdikçe anlatmaya çalışacağım.

Ben şahitlik ederim ki Betül Aysan Bedir Saliha bir kuldu. Geçirdiği kısacık ömürde Rabbimin rızasını gözetmiş; Rabbime yaklaşmayı dilemişti. Bu yüzden Rabbim onu çok sevdi ve yanına aldı.

Mekânın cennet olsun benim güzel dostum. Arkandan yüzlerce kişi dua etti, Amerikalardan sana hatimler geldi. Daha defnin olmadan dostların sana bir hatim indirdi. Selma Teyzemin de dediği gibi Betülüm Sen bu dünyaya ait değildin.

Genel kategorisine gönderildi | 3 Yorum

Fetih ve İnşirah ..

Fatma Betül’ün şefkatiyle gönüllerimizi  fethettiği, güzel sözleriyle ruhumuza ferahlık verdiği gibi Cenâb- Hakk’ın  ailesinin ve dostlarının kalplerine İnşirah vermesi , bu sabır imtihanını en güzel şekilde verebilmemiz için Fetih ve İnşirah sûrelerini okuyalım.

Selam ve dua ile..

Duyurular kategorisine gönderildi | 2 Yorum

Başımız sağolsun…

Yıllar önce Bloomington’a ilk defa gitmiştik eşimle.. Kalacağımız ev bize verilen tarihte hazır edilmediği için bir hafta beklemek durumundaydık ve ilk defa tanıştığımız bir Türk arkadaşımız bir odalı evinde bizi ve bir başka aileyi de misafir ediyordu. Yabancı bir ülkeye öğrenci olarak gelmiştik.. Kaldığımız evin kapısını hiç tanımadığımız gülümseyen çehresiyle bir genç çalmıştı. ‘Buraya yeni geldiğinizi ve kalacağınız dairenin henüz hazır olmadığını arkadaşlardan duydum, benim evimde kalabilirsiniz, ben arkadaşlarımla kalabilirim!’ diyerek bizi hem çok şaşırtan hem de minnettar eden kişi Fatma Betül’ün abisi Necati’ydi. Hiç unutamadık o zamanı.. ve Necati bizim için hep özel bir aile dostu oldu.. Daha sonra Betül’le tanıştık İstanbul’da ortak bir arkadaşımızın düğününde.. Betül tanıştığımız ilk anda nezahet ve nezaketiyle bizi çok etkilemişti.. Abisiyle arasındaki muhabbeti örnek alınacak düzeydeydi.. Derinliği ve kibarlığı, inceliği ve insaniyeti ilk anda farkediliyor ve insanda hayranlık duygusu uyandırıyordu.. İnsanın ilk anda bu kadar kalıcı izler bırakması elbette herkesin yapabileceği bir şey değildir fakat Fatma Betül için bu o kadar doğal oluyordu ki.. Onun ne kadar özel bir insan olduğunu buradaki herkes bizden çok daha iyi biliyor, biz de hem kaybımız için duyduğumuz üzüntüyü belirtmek hem de buradan hem Fatma Betül için dua ettiğimizi hem de Fatma Betül’ün ailesine özellikle de değerli arkadaşımız Necati’ye başsağlığı dileklerimizi iletmek istedik.. Rabbim ebedi istirahatgahında mekanını cennet eylesin..
Bu dünya da eğitimini erken tamamlayıp asıl mekanına gidenler zümresine katılan Fatma Betül kardeşimizle orada buluşmak dileğiyle…

Muhabbetle

Züleyha ve İhsan Çolak

Genel kategorisine gönderildi | 1 Yorum

Goncamı aldın elimden didemi kan eyledin

Uzun yıllar önce tanıdım Betül’ü, o daha lisenin başlarındayken… Eşim tarafından ailemize, İzmir’e gittiğimiz bir bayram, Ahmet Faruk kardeşimle ziyaretimize gelmişlerdi. O yaş gençlerinde görmeye pek alışkın olmadığımız muhabbet etme isteğiyle dikkatimi çekmişti hemen, nasıl da cıvıl cıvıldı. Benimle mutfağa geçmiş, yardıma koyulmuştu. Eşimden Ahmet Faruk’un adını, ne kadar güzel bir insan olduğunu sıkça duyardım. Kardeşini de tanıyınca daha çok merak ettim onları yetiştiren aileyi. Sonra kendime abla bildiğim Selma Ablayla tanıştım, Nuri Amcayla, diğer kardeşlerle… Anne kız arasındaki muhabbeti, kardeşler arasındaki sevgiyi görünce çokça dua ettim Allah’ım ben de çocuklarımı böyle güzel yetiştirebileyim diye… En son bayramda konuştuk, Ankara’da buluşmak üzere kavilleştik Betül’le. İki gün sonra ölüm haberi geldi.

Betül bize faniliği ne de güzel anlattı. Ölüm hepimizin dilinde ama zihnimize ne de uzak. Biz yeryüzünde dolaşırken ne de çabuk unutuyoruz yeraltındakilerin hikayelerini. Yıllar önce bir ders vesilesiyle Yahya Efendi Dergahı’ndaki mezar taşlarını okurken bir annenin feryadını görmüştüm bir mezar taşında:

Ey felek bağ-ı cihanın bana zindan eyledin

Goncamı aldın elimden didemi kan eyledin

Bağrıma basıp yatarken sinemde canım gibi

Ser ü kaddin yay edip zülfün perişan eyledin

Oysa yüzyıllar sonra bu taşı gören benim için, şimdi evladının yanında yatan bu annenin feryadı nasıl da hiç yaşanmamış gibiydi; ikisi de bir servinin sakin gölgesinde nasıl da buluşmuştu… Her nefis ölümü tadacak ve sizi bir imtihan olarak şer ve hayır ile deneyeceğiz. Hepinizde nihayet bize döndürüleceksiniz. (Enbiya 35)

Allah Betül kardeşimizi Efendimize dost eylesin, bizleri de döndürüleceğimiz o günde onlara komşu kılsın. Rabbim bütün ailenin sabrını arttırsın.

Acını ta yüreğimde hissettiğim Selma Ablacığım, Rabbim yangınından gül bitirsin.

Hepimizin başı sağ olsun.

Genel kategorisine gönderildi | Yorum yapın

Asr’a yemin olsun…

Esselâmu Aleyküm,

Betül’ün vefât haberi gelince bir müddet hayal ile gerçek, inkâr ile kabul arasında yalpaladım.

Ancak Pazartesi sabahı uyandığımda, Betül’ü artık göremeyeceğimin tam idrâkine varabildim.

En son Ramazan ayında bir akşam dostum Ümmügülsüm Aysan ve Fatma Betül ile Kadıköy’de iftar etmiştik. Bu iftar Betül ile son iftarmış..

Bayramın 3. günü aramıştı.. Dünya meşgalesinden yeni evine gidememiştim. Haftaya görüşecektik.

Dördüncü gün sabahı kahvaltımı yaparken Betül’ün ev hediyesi hakkında fikir yürütüyordum…..

Ân’a hâkim olamıyorduk..

Asr’a yemin olsun diyorduk ..

En nihâyetinde dün, kadim dostumuzu Cenneti âlâ yolculuğuna uğurladık.

Güzel ahlâk ve merhamet timsâli dostumuz Fatma Betül’ü Hakk’a yolcu ettik..

Bir gölgelikti dünya.. Geçip gidecekti elbet..

Betül’ün diğer arkadaşlarımı kuşattığı gibi beni de kuşatan şefkati ve merhametiyle, ahiret inancımızla, hasretimizin geçiciliğiyle, ebedî saadete ulaşma hedefimizle teselli buluyorum.

Şehadet ederim ki; Fatma Betül, Sâdık, Sıddık, Emîn, Mütebessim, Âlim, Âdil, Râzı bir Mü’min ve Müslümandı.

Beni gafletimden, isyanımdan alıp kalbi selime, aklı selime yol açan tatlı sesiyle, gönlümde, dimağımda ve vicdânımda en müstesnâ yerini aldı Fatma Betül..

Rabbim Fatma Betül’den Râzı olsun. Cihâd-ı Ekber’i makbul olsun.

Cenâb-ı Hak, Kıymetli ve Vefâkâr annesi Selmâ Teyzemizi, Nûri Amcamızı, Nûr-u Pak Dedemizi, Fatma Betül gibi örnek ve önder insan olan Necâti ve Fâruk âbilerimizi, her dâim dostumuz olan Fâtih, Ümmügülsüm, Fatmanur, Hasibe ve Bilâl kardeşimizi ve bizi dostlarını ve ailelerimizi Sırât-ı Müstakime iletsin ve yolunda ayaklarımızı sâbit kılsın. Birbirimize ve mü’min kardeşlerimize olan sevgi ve merhametimizi kat be kat arttırsın. Fatma Betül’deki merhamet duygusu ile boyasın bizi..

Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize, üzerimize olsun.

Başınız, başımız sağolsun.

Selâm ve duâ ile..

Genel kategorisine gönderildi | Yorum yapın

Taziye

S.A.
Merhumeye Allah’tan rahmet, yaralı eşine acil şifalar, aile ve yakınlarına sabırlar diliyorum.
Camiamızın başı sağolsun.
Selamlar
Genel kategorisine gönderildi | 4 Yorum

Hatim Hakkında

Fatma Betül kardeşimiz için Cuma gününe kadar okunmak üzere yeni bir hatim başlatıyoruz. Hatime katılmak isteyenler bu konu başlığındaki yorum kısmına almak istedikleri cüzü yazabilirler veya [email protected] adresine mail gönderebilirler.

Selam ve dua ile..

Duyurular kategorisine gönderildi | 23 Yorum

Fatma Betül ne güzel bir kuldu!

O ne güzel bir kul

Şairler Sultanı Necip Fazıl Kısakürek’in (1904-1983) vefatından bir yıl önce kaleme aldığı aşağıdaki mısralar, ölümle bayramı, bayramla ölümü sarıp sarmalayarak, ölümü sevinilecek bir hadiseye; bayrama, şeb-i arûza benzetir:

Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;
Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!

Evet, ölüm, ölene bayram, bayramda sevinmek ve tahta ata binmek var!

(…)

Telefonumun zili, bir seher vaktinde çaldığında Kurban Bayramı biteli henüz birkaç saat olmuştu. Telefonun diğer ucundan ses veren Salih Bedir, “İbrahim Abi, ağabeyim Bilal, Manisa’da trafik kazası geçirdi, Fatma Betül ablayı kaybettik”dedi.

Aramızdan birkaç gün önce ayrılan Fatma Betül (Aysan) Bedir, 26 yaşında, hamiyetperver bir hanımefendiydi. İyi bir öğrenim görmüş bir İstanbul hanımefendisiydi… Kutlu bir bayramın akabinde, ötelere, kendinden önce, gözleri cennet gören bir kurbanlık gönderen mümine, muvahhide bir kuldu…

Elîm bir trafik kazasında yitirdiğimiz, dünyanın delişmen rüyasına aldanmayan Fatma Betül (Aysan) Bedir, inanan insanların omuzları üzerinde gidip gelen tahta bayram atına binerek, 21 Kasım Pazar günü İzmir Yeşilköy mezarlığına defnedildi…

Hüzün içinde yürüyen dört insan omzunun

Anlamaz birçokları  sonsuz güzelliğinden

Sözcükler çıkagelir umulmadık bir vecdle

Dönülmez serüvenlerin gülünden dikeninden

Yüzü  kanlı kız çocuklarının  göz uçlarından

Sıyrılır da anlamı  dört insan omzunun

Dönülmez serüvenlerin sevincinden hüznünden

Beslenir alevleri bu delişmen uykunun.

Şair dostum Nazir Akalın merhum, yukarıdaki mısraları sanki Fatma Betül için yazmış…

Değerli okuyucu! Sevgi, saygı, marifet, azim, mücadele, ahlâk, cömertlik, iyilik, vefâ, diğergâmlık, genç yaşta ukbâ âlemine yolcu ettiğimiz Fatma Betül’ü tarif eden anahtar kelimelerden bazıları… Ve merhamet, iffet, zerafet ve nezaket…

(…)

Fatma Betül’ü, 8 sene önce Boğaziçi Üniversitesi’ne kimya mühendisliği tahsiline geldiği yılda tanıdım. İzmir’den gelmişti. Hizmetinde bulunduğum Boğaziçi Yöneticiler Vakfı’na burs müracaatında bulundu.

İki yıl kadar vakfımızdan eğitim desteği aldıktan sonra, “Artık durumum düzeldi, imkânlarım arttı, bursa ihtiyacım kalmadı, bursumu ihtiyacı olan başka bir arkadaşıma veriniz” diyerek, burs hakkından feragat edişini unutamam.

Daha öğrenciyken, arkadaşlarının dertleriyle dertlenmeye başladı. İhtiyaç sahibi öğrencileri bir bir tesbit etti. Burs müracaat dönemlerinde, Fatma Betül Aysan referansıyla gelenler, bilirdik ki gerçekten ihtiyacı olan talebelerdir.

Okul yıllarında öğrencilere yönelik ilmî, sosyal, kültürel faaliyetlerin plan ve icrasında hep ön safta yer aldı. Önden gidenlerden, öncülerden oldu…

2005 yılında Boğaziçi  Üniversitesi mezuniyetinden sonra da hayırsever kişiliğiyle gönüllü kuruluşlarda hizmetlere râm oldu. Mezuniyetinden bir yıl sonra Boğaziçi Yöneticiler Vakfı’nın mütevelli heyetinde yer alarak öğrencilere ve mezunlara yönelik pek çok hizmetin içinde yer aldı.

Veren el oldu. Burs verdi, burs buldu, hayır hasenattan geri durmadı. “Komşusu aç yatarken tok değildir” fermanını kendine düstur edinerek, Kâğıthane’de, Bağcılar’da, Çekmeköy’de fakirlikten toprağa düşmüş insanlara kol kanat gerdi.

Filistin’deki yetim çocuklar, Sudan’daki fukara Müslümanlar, Çeçenistan’daki mazlum kadınlar hep Fatma Betül’ün ajandasında yer buldu…

Boğaziçi Üniversitesi’nde tahsil gören, yüreği Habib-i Kibriya Efendimizin (sav) aşkıyla tutuşan gönüllerin Kutlu Yolculuk Umre seferlerine çıkmasına vesile oldu.

Genç yaşında ziyaret ettiği Sevgili Peygamberimize (sav) Mescid-i Nebevi’de biat etti! İki cihanın baştacı Resûl-ü Ekrem Efendimize (sav), ismini taşıdığı, kerimesi, Hz. Fatıma’nın (R. anhâ) lisanıyla seslendi:

Mâ  zâ alâ men şemme türbete Ahmedâ

En lâ yeşümme mede’z-zemâne gavâleyâ

Subbet aleyye mesâibü’n lev ennehâ

Subbet ale’l eyyam-ı sırna leyâleyâ

(=Ahmed’in (sav) türbesinin toprağını koklayan

Zaman boyunca gailelere maruz kalmasın

Babamın vefatı  sebebiyle üzerime öyle musibetler isabet etti ki

Gündüzlere isabet etseydi gece olurdu.)

Fatma Betül, Cennet’ül-Baki kabristanlığında medfun, kutlu sahabelere demir nikabın ardından gıpta ile, iç geçirerek baktı…

Eşim anlatıyor… “Mescid-i Nebevi’de hatim duası yapıyoruz. Kirpikleri gözyaşlarıyla ağırlaşan Fatma Betül’ün annesi Selma Teyze, kızı için, Hz. Allah’tan (cc) hâlis bir gönülle hayırlar niyaz ediyor… Yana yakıla hayır istiyor…”

Sil gözyaşlarını Selma Teyze! İşte duaların kabul oldu. Hayrı ve şerri yaratan Hakk Teâlâ, kızın Fatma Betül için ölümü murad etti.

**

Eskiler, sıralı ölüm istermiş. Tuhaf şey! Ölümün de sırası mı olurmuş! Gafil insan, zamanla, git gide ölüme ulaşacağı, yaşı ilerledikçe peyderpey ölüm iklimine yaklaşacağı zehabına kapılıyor. Heyhat! Ölüme git gide varılmıyor. Ölüm, ansızın insana varıyor, kapısını çalıyor… Ölümle insan, ölümle hayat iç içe. Ölüm, insanoğlunu bir gölge gibi takip ediyor ve ansızın karşısına çıkıveriyor.

Ömür, uzun ya da kısa olmuş ne fark eder? Hayatın uzunluğu ve kısalığı izafi kavramlar değil mi? Kemiyetten ziyade keyfiyet; hayatın içinin nasıl ve neyle doldurulduğu mühim değil mi?

(…)

Haydi, sil gözyaşlarını  Selma Teyze! Kızın Fatma Betül yaşadığı 26 seneye güzel işler sığdırdı. Hz. Fatıma da (R. anhâ) 29 yaşında iken, bir Şehbal kuşunun kanadında ahiret âlemine göç etmemiş miydi?

Bundan sonra kavuşmak, buluşmak, inşaallah cennette…

Fatma Betül misali, ölmeden ölen insanlar, ahireti için çalışanlar, öldükten sonra da yaşayacak… Güzel işleriyle, hizmetleriyle, hayır hasenatıyla amel defterleri kıyamet sabahına kadar açık kalacak…

Selma Teyze! Kızın  Fatma Betül, Diriliş Şairi misali, ölümden çok, ölüm sonrasını düşünürdü:

Ben ağıt yazmayı  sevmem

Ölümden değil dirilişten yanayım

Ölümden değil ölüm sonrasından yana

Ağıt yazmaktan değil mevlüt yazmaktan yana.

Şimdi, Fatma Betül için ağıt okumak/yazmak yerine mevlüt okuyalım/yazalım… Ruhuna Fatihalar ikrâm ederek…

(…)

Kimler geldi, neler istediler?

Hepsi de dünyayı  bırakıp gittiler

Sen hiç  gitmeyecek gibisin değil mi?

Oysa gidenler de senin gibiydiler.

Kedi olalı beri sonunda bir fare tutan mümtaz Türk basınının güzide (!) gazetelerinden birinin sahifelerine düşen yukarıdaki bu şiir, düşünen insanları derinden etkileyecek mahiyette…

Modernizmin içine düşen ve düştüğü yerden de bir daha çıkamayan günümüz insanı, ölümsüzlük sevdasında… Ölümü hiç düşünmediği gibi, ölümü tedai ettiren nesneleri de görmezden geliyor; görmek istemiyor…

Zincirlikuyu Mezarlığı’nın giriş kapısının üzerine yazılan “Her canlı ölümü tadacaktır” kelâmıyla göz göze gelen akl-ı evvellerin çıkardığı gürültü işte bu yüzden…

Ölümlü insan, ne hikmetse ölümü düşünmüyor; düşünmek istemiyor. Oysa her gün insanlar gidiyor; insanlar ölüyor… Oysa gidenlerin hepsi de onlar gibi, bizim gibi. Biz, hiç gitmeyecek gibiyiz, onlar da hiç gitmeyecek gibiydiler. Sen de hiç gitmeyecek gibisin değil mi?

Hiç gitmemek, gitmek istememek, nafile bir uğraş! Günler, aylar, mevsimler geçiyor, insanoğlu nihai menziline her saniye, bir adım daha yaklaşıyor, yaklaşıyor, yaklaşıyor… Ve bu süreçte ölüm sıralı gelmiyor; ansızın gelip çatıyor.

(…)

Ölüm de insan için, bizim için… Faniye, nihayetinde yakışan şey, ölümdür. Ölüm, insana, işte böyle, yedi aylık taze gelin Fatma Betül gibi yakışmalı. İnsan, ölümü kendine işte böyle yakıştırmalı. Çünkü ölüm, bir mukadderat… Ölüm bir hakikat… Ölüm bir vakıa…

Şairler Sultanı’nın dediği gibi günler, geceler, mevsimler, yıllar, ömürler geçiyor; gidenlerden geriye ‘duvarlarda resimler, mezarlarda isimler’ kalıyor… Genç yaşta aramızdan ayrılan merhume Fatma Betül kardeşimizde olduğu gibi…

Annesi Selma Teyze, babası Nuri Amca, ağabeyleri Necati, Ahmet Faruk, Mehmet Fatih, acılı eşi Bilal Bedir, Boğaziçi Üniversitesi’nden arkadaşları, sevenleri ve belki bu satırların okuyucuları Fatma Betül’ü –belki iki damla gözyaşı eşliğinde- sütunlarımızda misafir ettiğimiz mütebessim çehresiyle hatırlayacak… Mütebessim ve mütevekkil…

(…)

Tekrar mülâkî  oluruz bezm-i ezelde

Evvel giden ahbâba selâm olsun Erenler…

Genel kategorisine gönderildi | 1 Yorum